Babası Kıbrıslı Türk ressam İsmet V. Güney'in çalışmalarını izleyerek, sanat dolu bir ortamda yetişen Nilgün Güney, daha sonra İstanbul'a giderek grafik tasarım eğitimi alır. Nitekim sanatçının stilinde aldığı bu eğitimin izleri görülür. Grafik tasarım gibi dijital ortamda elinin altındaki her türlü malzemeyi kullanabildiği bir disiplinden gelmiş olmasının da etkisiyle oldukça farklı tarzlar deneyen sanatçının birçok eseri karışık teknikle yapılmıştır. Akrilik ya da yağlıboya ile renklendirdiği kağıt, tuval, karton, ahşap gibi tabanlar üzerine kömürle çizdiği farklı desenler, yapıştırdığı kağıt ya da aynalarla çok farklı malzemeleri bir zeminde toplayan sanatçı, hem kendine hem de izleyiciye bu malzemeleri deneyimleme fırsatı sunar. Koleksiyonda bulunan örneklerden bir tanesinde de görüldüğü gibi iri gözleri, çizgi burunları ve küçük ağızlarıyla tamamen kendisine has bir kadın modeli oluşturan sanatçının bu portrelerine, çoğunlukla sembolik işaretler eşlik eder. Oldukça parlak, canlı ve masalsı renkler kullanan sanatçı, hem kullandığı renkler hem de resimlerine eklediği bu simgelerle izleyicinin esere bakarken bir hayal alemi içerisindeymiş gibi hissetmesine olanak sağlar. Tüm bu sürreal yaklaşımların merkezinde ise insan, insan duyguları, insanlar arasındaki iletişim, buna yön veren etkenler ve inançlar yer alır.